ZÜBEYDE SEVEN TURAN
İnsan,
bazen bakkalın “eski veresiye defterlerini karıştırdığı gibi” kitaplığını
karıştırmak istiyor. Önce bunu yapmak
zor gibi geliyor ama kitapları bir bir taratmaya başlayınca yüreğinde görülmedik
bilinmedik bir heyecan duyuyor. Yanı sıra da duygusallaşıyor. Neden duygusallaşmasın,
her kitaba dokunuş, eski bir dosta dokunuş gibi ısıtıyor içini... Aynen
unutulmuşa/ unutmuşa dokunuş gibi… Onca kitap kargaşasının arsında kimler yok
ki; sadece İzmir’deki arka-daşlarımdan bir kısmını saymakla yetineceğim,
Çünkü tanıdıkların hepsini bu sayfaya sığdırmamın olasılığı olmadığı gibi, yazımın
asıl amacından da sapmış olurum.
İlk anımsayabildiklerim; M. Sadık Kırımlı,
Bekir Yurdakul, Oğuz Tümbaş, Ferhat İşlek, Atila Er, Mevlit Kaplan, Asım
Öztürk, Asım Gönen, İlhan Soytürk, Tacim Yılmaz, Refik Uğur, Mehmet Cimi, Bilsen
Başaran ve Zübeyde Seven Turan… Bu arkadaşlarımın kitapları arka arkaya dizilmiş
kitaplığımın raflarına… İmza tarihleri de birbirine çok yakın. Hepsi bir
etkinlik sonucu edinilmiş. Sanıyorum o yıl bu arkadaşların kitap tanıtımlarını
yapmışız. Önce hepsini sırayla elime alıp, kapakların üzerindeki yazılı olan
isimlerine “merhaba” diyorum. Sonra, sırayla bu kitapları tanıtmak aklıma geliyor.
Belki son günlerdeki kadın katliamlarından da etkileniyorum ki; O nedenle
“kadın yazar arkadaşlarımdan başlamalıyım tanıtıma.” diyorum. Ve dokunduğum ilk
kitabı çekiyorum yerinden. Sevgili
Zübeyde Seven Turan’ın “DÜŞ USTASI” kitabı
geçiyor elime. Gülümsüyorum; her görüşünde dostlarına armağan ettiği o samimi o
içten gülüşüne karşılık olarak…
Zübeyde Seven
Turan, Samsunlu… İktisat mezunu. Uzun yıllar Anadolu’muzun değişik kentlerinde
Saymanlık (Malmüdürlüğü) yapmış. Elimdeki bu kitabıyla on üç kitabı olduğunu
ifade ediyor Özyaşam öyküsünde... Yazmaya şiirle başladığını söylerken çocuk
öyküleri ve deneme yazılarını da, yazdığını saymayı unutmamış. Tabii Dil
Derneği, TYS, Edebiyatçılar Derneği, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Der. A.D.D.
gibi yazını yakından ilgilendiren sivil toplum kuruluşlarında aktif olarak çalışmış…
Malmüdürlerini çok iyi tanırım; hele bir de Anadolu’ya has “devlet koruyuculuğu”
felsefesi edinmişlerse… Artık yanlarına varılmaz, kılıçlarının iki yanı da
keskindir. Her isteğinize karşı çıkarlar. Aslında niyetleri kötü değildir ama
çeşmenin musluğuna sahip çıkmaları emredildiğinden, devletin akçesini çar-çur
etmemeleri tembihlendiğinden, bunun gereğini yaparlar… Yani katı olmayan yasa
uygulayıcıdırlar. Hepsi bu… Sanırım biraz da bu alışkanlığında olsa gerek,
sevgili Zübeyde Edebiyat yaşamında da aynı anlayışı sürdürmüş ama biraz farklı;
çünkü bunu daha çok yaptığı sanatın ilkelerine uyabilmek adına sürdürmüş…
İleriye çıkışıyla, sanatçı duruşuyla, yazın arkadaşlarına davranışıyla, kısaca edebiyatla
ilişkili ne düşünürseniz, mutlaka bir köşesinde o sevimli Malmüdürümü
görürsünüz…
Çocukları
mutlu edebilmek, yetişkinleri mutlu edebilmekten daha kolaydır. Belki onun için
çocuk yazınını ağırlıklı olarak seçmiş, belki de her sözünde “eğitimci olan
babasını” anabilmek, onun anılarını yeniden yeniden yaşatabilmek için bu türü
seçmiş. Çünkü her yazın sahibinin bir başlama seçeneği vardır. Ama ben Zübeyde
için ikinci seçeneği düşünüyorum, çünkü onun eğitime ve eğitmeye karşı oldukça
tepkili/ hassas olduğunu iyi biliyorum. O nedenle eserlerine çok emek vermiş,
yanlış yapmamaya çok özen göstermiş, zira yanlış yapılanın çocuk beyinlerde
aynen kalacağını iyi bilen bir yazarımız değerli Turan. Bakın onun tanıtmaya
çalıştığım “DÜŞ USTASI” kitabının 35. Sayfasındaki “Kitaplık Kolu Metin” isimli
öyküsünde nasıl sesleniyor çocuklara: “…Bugün
kararımı verdim. Ben öğretmen olacağım. Ve benim gibi çocuklarla çok
ilgileneceğim. Annem, ne istiyorsan, Onun için çok çalışmalısın, demişti. Bir
de ondan vazgeçmemelisin, demişti. Öğretmenimin sözleriyle annemin söyledikleri
nasıl da benzerdi…” Bu girişiyle, daha öykünün gelişme bölümüne bile
girmeden okuyucusuna ince bir iletiyle bir takım kuralları benimsetmeye
çalışıyor. Sanırım bu yeteneği eğitimci babasını iyi izlemeyle kazanmış! Onun
da ötesinde sevgili Zübeyde’nin okuyucusuna sesleniş biçimi yaşam gerçeğinin
birebir kopyası gibi. Olanları olduğu gibi doğasallığıyla yansıtmış, sözcük
seçimleri, cümle kuruşları ve diyaloglar çok doğal ve güzel… İnsan, öyküleri
okurken yanında bir arkadaşı kulağına masal fısıldıyormuş hissine kapılıyor. Öylesine
samimi… Öyküde ve romanda bu üslup çok önemlidir. Çünkü okuyanı sıkmaz, her
dinlediği sözcüğün arkasından gelecek sözcüğe kilitlenir okuyan... Böylece
kitapla arasında güzel bir köprü kurar. Zaten okuyucunun amacı da bu köprüden
mutlu bir vaziyette geçmek değil midir? Sevgi Zübeyde de bunu yapmış,
kutluyorum…
Değerli
dostlar; Bu blokta yazdığım günden beri, bir konuya bağlı kaldım ve kalmaya da
devam edeceğim. Burada dostlarımı ve eserlerini tanıtmak için rehberlik
yapacağım. Amacım eleştirmek değil… Ama edebiyat, yatay değerlendirilen bir
sanat! Bu tür sanatlarda her kavram mutlaka başka bir kavramla yüceltilebilinir
ya da çürütülebilir. O nedenle yanlış doğrudan çok, yerindelik aramalıyız, öyle
değerlendirmeliyiz. Ben şahsen öyle düşünüyorum bloğum açısından da… “Düş Ustası” güzel bir roman… Ama bölüm
başlıkları sanki ayrı bir öyküymüş gibi yapılandırıldığından kitabı eline alan
kişi onu romandan çok birçok öyküden oluşmuş bir öykü kitabı gibi algılıyor…
Bunun dışında her şeyiyle mükemmelin ötesinde… Kapağı, dizgisi ve içeriği…
İçeriği dedim
de söylemeden geçmek istemiyorum. Bir masal tınısıyla başlamış kitap, özellikle
“Gün ağı ağır döndü. Gökyüzü bakıra
kesti. Gökkuşağı tüm renkleriyle salındı. Ay, ışıklı gök tarlalarda erkenden
yerini aldı. Sabırla sırasını bekledi… Güneş dağların ardına düştü. Ayın
görüntüsü giderek netleşti. Kasabayı ısıtma sırası artık ondaydı…” Şeklinde
ifade edilmiş betimleme, sıcacık dokunuşuyla daha ilk satırlarda insanı kendine
çekebiliyor… Ya şu paragrafa ne dersiniz? “…
Yine de günler hep birbirine benzeyerek geçerdi. Her akşam uyumadan önce
tanrıya yakarırdım. Annem yatarken yapılan yakarışların gerçekleşeceğine
inanırdı. Çocukların sesinin tanrıya tez ulaştığının da! Bu, bana hepsinden
inandırıcı gelirdi...”
Bu paragrafa
benzer nice kadife dokunuşlar var içerikte. Ama bunlar anlatılmakla belirtilemiyor.
En bu eli kitabı okumak… Ben okudum ve çok beğendim. Sizlere de öneririm.
Beğeneceğinizden eminim.
Değerli
arkadaşıma yeni başarılar diliyorum. Yüreğine ve eline sağlık…
DÜŞ USTASI
AFRODİSOS SANAT YAYINLARI
Çocuk dizisi - 1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder