30 Kasım 2015 Pazartesi


Uzak da olsam sanatını, kişiliğini her zaman duyumsadığım bir şair:
                Fatma Hatun Esen’den söz ediyorum. Samsunlu bir şair dostum… Beş yıl önce ayni Yayınevinde yazmamızdan ötürü, İzmir kitap fuarında tanışmıştım. Öyle sıcak davranışı, öylesine içten bir dostluk sergileyişi vardı ki; bunu anlatmak gerçekten çok zor. Bunun yarattığı birliktelik bu güne kadar sürdü. Umarım bundan sonra da devam eder.
İşte bu çıtı-pıtı kardeşim, hep gülen bakışının en anlamlı gizemini yüreğime yönlendirirken, elime bir kitap tutuşturmuştu… “BEN YAŞAMA GÜLÜMSEMEYİ SEÇTİM” Başlığını, kitabın kapağında okuyunca doğrusunu söylemek gerekirse, uzun süre sesiz kalmayı yeğledim. Zira gülüşünün rengi oldukça buruk gelmişti yüreğime… Gülüşün rengi olur mu hiç demeyin. Elbette olur. İmgeyi yakalaya-bildiğince, onun anlam giyineğini üstüne giydiğin sürece, bakışın rengi bal gibi olur. Hatta tadı bile… Onun için demez miyiz, “Neden acı acı bakıyorsun? Diye…”
 Fatma Hatunu yaptığı sanatı anlamıyla sevgili şair dostum Refik Uğurdan da dinlemiştim. “Sözcüklere kelebek örneği dokunan şair” demişti. Kelebekleri iyi bilirim, kısa ömürlerini büyük mutluluklara adadıkları için her çiçeğe, her ışığa ulaşmaya çalışırlar… Bu davranış bir adanmışlıktır… Peki, şimdi şu soruyu sormamın zamanı gelmedi mi? “BEN YAŞAMA GÜLÜMSEMEYİ SEÇTİM?” deyimi ne anlama geliyor? Hepinizin sustuğunu görüyorum. Ama ben susmayacağım, çünkü yanıtını hemen söyleyip sizleri bu sıkıntıdan kurtaracağım. Yaşamı doğallığıyla kabullenme; sevince de, acıya da gülümseyebilme edimi kazanmak en kısa yanıt! Esen’in de yaptığı bu…
“Hırçınsın, öfkeli / Yaramaz çocuklar gibi / Biri gelir biri gider güzellerin/ Hünerin çapkınlık senin / Kime bakarsan bak / İki bağışlanmış günah gibi / Hep gülümseyeceğim sözlerine / Taş atıp kırsan cam kalbimi / Toplayıp kırıklarını / Yine gülümseyeceğim / Ben yaşama gülümsemeyi seçtim / Gülümseyeceğim /Sana bile gülümseyeceğim.”
Diye biten şiiri, yazımın girişinde anlatmaya çalıştıklarımın özeti değil mi?
Her canlının bir yaşam özeti vardır. Fatma Hatun’un yaşamı da aynen bizimkiler gibi olumlu, olumsuzluklarla doludur muhakkak. Şiirindeki duygu kırılmalarından anladığım kadarıyla az da olsa olumsuzlukları fazla yaşamışa benziyor, bencileyin… Bu her yazarın kaderidir, çok zamanda sermayesidir. Çünkü bunlardır onu söyleten, şair yapan! Sanatını besleyen… Sıradan bir kişi hiçbir zaman tepkili davranmaz. Ama toplum adına olduğu kadar, bireysel davranmak diye ilke vardır. Bu da sanat yapan kişinin işidir. Güzel şairimizi işte böyle bir kategorinin içinde görüyor, her iki duyarlılığını da abartmadan, kişiliğine yakışır, sade ve anlaşılır biçimde, okuyana anlatmaya çalıştığını görüyorum. Bakın bunu ne güzel yansıtmış:
“Kese kâğıdı ile babamın ellerinde eve gelen / Sobanın üzerinde pişen / Sıcacık anılar biriktirdiğim / Masallarım, düşlerim, sevgilerim ve umut dolu / Kestane akşamlarım var benim…”
Sanat ve sanatçı da “son” diye bir tanımlama yoktur. O hep sahip olduğunun en iyisini, içinde yaşadığı çağının gereksinimleri ölçüsünde kendisini izleyenlere sunmaya çalışır. Bunu yaparken kendisiyle barışık olmadığı zamanlar bile olur. Ama bunu kendi sanat potasında eriterek sanatını sunduklarına belli etmemeye çalışsa da, söylemleri ya da yazdıklarının birçoğu aksini söyler. Bu öyle bir zıtlıktır ki; olgunluk söylemi, başlangıç dönemi kadar sivri uçlu olsa da batıcı değildir. Okuyanı acıtmaz. Üstelik düşündürür. İşte bu süreç yazanın olgunluk, ustalık dönemidir. Esen’in böyle kıvançlı bir dönemin içinde olduğunu görüyor ve biliyorum. Çünkü söyleyeceklerini, eğip bükmeden, yüreğinden nasıl doğuyorsa olduğu gibi yansıtıyor. Ama bunu yaparken şiir denen o güzel mucizenin dil oyunlarını yerinde kullandığı kadar, sanatçı olmanın sorumluluğunu da çok güzel uyguluyor. Bu yönüyle onu sözcük bahçesinde oyun oynayan yaramaz çocuklar gibi görüyorum. Umarım bu çocuk yüreğini hep taşır… Bakın yine o çocuk yüreği ne diyor:
“Ne istiyorsun, ne istemiyorsun açıkla söyle/ Dizelere değil bana söyle /Yorma beni / Toparla kendini ve söyle
İstiyorsan ziyan et bu aşkı! / İstiyorsan yaşa / Yalım… / İkisine de varım / Sen sadece hangisi onu söyle…”
 Nice yapıtlara diyorum, sevgili Fatma Hatun Esen kardeşim…
BEN YAŞAMA GÜLÜMSEDİM
GÖLKİTAP YAYINCILIK
Değerli dostlar;
Sanat yorumları ve eleştirileri, bunların içinde özellikle de edebiyat, üç geleneksel yaklaşım dediğimiz –Projeksiyon -Açımlayıcı şerh –Poetika esaslarına göre yapılır. Ama ben Bloğumda eleştiri ve yorum yapmıyorum. Yazar ve şair dostlarımın kitaplarını tanıtmaya, içerik olarak neler yansıtmaya çalıştıklarından ufak ufak ipuçlarını vererek, okuyucunun kitabı tanıması için rehberlik yapmaya çalışıyorum. Aynı zamanda yazarın kimliği hakkında da küçük bilgiler sunuyorum. O nedenle tanıtım yazılarım belki bu haliyle yadırganabilir. Ama ben kendi çapımda böyle herkesin anlayabileceği biçimde bir tanıtımı sürdürmeyi düşünüyorum.
Sürçü lisan ettiysem affola!...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder